
Şanslı mı doğarız yoksa kendi şansımızı mı yaratırız?
Başarılı ve mutlu insanların sırrı; çok zeki veya üstün yeteneklere sahip olmalarından ileri gelmez. Onlar; doğru zamanda doğru yerde bulunur. Zira bilim; şans için bazı altın kurallara dikkat çekiyor. Konuya bir de usta karikatürist Yiğit Özgür’ün çizimleriyle bakalım…
Binlerce yıldır felsefecilerden genetik bilimcilere kadar sayısız üstün aklı kurcalamış, hakkında yüzlerce teori geliştirilmiş bu soru bilim dünyasını halen meşgul etmeye devam ediyor: Şans var mı, varsa nerede?
Oysa yanıt kesin: Bilimadamlarına göre şans; genetik değil, insanlar şanslı doğamazlar. En temel tanımıyla şans; “olayların beklenmedik bir şekilde iyi ya da beklenmedik bir şekilde kötü sonuçlanmasıdır”. Ve sonucun nasıl olduğu; duruma, olaylara ve kişilere göre her defasında değişebilir. Yani size göre ayrılık kararı dünyanın sonuyken, sevgilinize göre kurtuluş olabilir. Ya da işten kovulmanız sizi berbat bir sürece sürükleyecek sanıp, hayatı kendinize zindan edebilirsiniz. Oysa açabileceğiniz yeni kapıları göremiyorsanız, olumsuz bakış açınıza henüz el değmemiş demektir.
“Ne ilgisi var şansın, bakış açısı ile” mi diyorsunuz? Yoksa siz hep mi şanssızdınız? Belki de artık, tam da şu anda sıra sizde… Nasıl mı? Çünkü şansın bir formülü var… Bu bir kişisel gelişimci iddiası değil, spritüal bir mesaj hiç değil. Şans ve olasılıklar üzerine çalışan bilimadamlarının vardığı sonuç net: Şansın bir formülü var!
Zira insanlar doğuştan şanssız olsaydı, ellerini attıkları her işi berbat etmeleri gerekirdi. Oysa tarih boyunca başına en az bir kez başına çok kötü bir olay gelmemiş, işleri tepetaklak olmamış, eşiyle geçinememiş, sevdiklerini ya da parasını kaybetmemiş tek bir insan hikayesi bile yok.

Fırsat, risk, çaba…
Stanford’da psikolog olan ve şansın ve rastlantının insanların yaşantısına etkisini inceleyen Alfred Bandura’nın da dediği gibi; “hayatımızın gidişatına yön veren en önemli olaylar, çoğunlukla en sıradan olaylardır.”
Hepimiz “Hayatın, iyi ve kötü olasılıkların toplamı” olduğuna hemfikir miyiz? O halde; mutluluğun formülü çok açık. Ya kovulmanız, hayattaki en büyük şansınız ise? Ya da eşinizin sizi terk etmesi? Tüm birikiminizi kaybetmeniz, tüm umutlarınızı bağladığınız o çeyrek bilete amorti bile çıkmaması?

Biyolojik olarak insan dikkat süresi aralığı, hayatta kalmak için gereken şartlara odaklanma üzerine kurulu. O yüzden seçim yaparken bildiğimiz ve güvendiğimiz tarafa yöneliyoruz. O sırada ne mi oluyor? İnsanların, olayların, fırsatların, tesadüflerin yanından geçip gidiyoruz. Oysa; tek yapmamız gereken üç kelime üzerine odaklanmak: fırsat, risk ve çaba. Ve bakış açısını değiştirmek. Bunu yapana bilim; “şanslı” diyor. Şanslı olmayanlar ise, bu formülü bilmeyenler… Yani bilim; şanslı insanların, fırsatları değerlendirebilen, çalışkan ve olumlu düşünme becerisine sahip olduğunu gösteriyor.
Stanford’da matematikçi Jim Collins’e göre başarının iki kaynağı var; bilinçli seçim ve disiplin… Ve büyük bilim insanı Louis Pasteur dediği gibi; “şans; hazırlıklı aklın yanındadır”

Hayata kumarbaz gibi bakmayın
Şansın veya şanssızlığın uzun süre devam etmesi durumunda bir gün mutlaka tam tersinin gerçekleşeceğine inanmaya “kumarbaz yanılgısı” denir. Kumar oynayan kişi, karşısındakinin uzun süre kazandığını görünce bahsi artırır çünkü bu kazanma serisinin mutlaka biteceğini düşünür. Ancak bu düşüncesinin bilimsel bir dayanağı yok. “Şans Faktörü” kitabının yazarı Richard Wiseman’a göre, “insanlar şansın kendilerine gelmesini beklememeli ve kendileri harekete geçmeli. Yani kendi şanslarını yaratmalı.”
Ve şansın formülünü şöyle açıklıyor:
“İnanların şanslı olmak için uygulayabilecekleri dört ilke vardır: Tesadüflere bağlı fırsatları çoğaltmak, sezgilerini dinlemek, iyi kader beklemek ve kötü şansı talihe dönüştürmek”
Ne kadar şanslısın?
İngiltere’de yapılan ve tamamlanması sekiz yıl süren bir çalışmada katılımcılara “kendilerini şanslı mı yoksa şanssız mı buldukları” soruldu. Şanslı olduğunu düşünenlerin oranı yüzde 50’yi buldu. Üstelik kendisini şanslı hissedenler bu durumu özel hayat, meslek gibi alanlara ayırmıyordu. Kendilerini şanslı veya şanssız olarak tanımlayan kişiler, “bu durumun daima sürdüğünü” belirtiyordu. Araştırmanın sonuçlarından biri şuydu:
“Şansın zekayla ya da kötü şansın kötüyü kendine çekmekle ilişkisi yoktur. Hayatta farkı yaratan çoğunlukla beklentilerinizdir!”
Şanslı insanların ortak özellikleri:
- Dışa dönüktürler.
- Asabi değil, sakin ve rahat davranırlar. Açık fikirlidirler. Güvenilir ve dost canlısı olurlar.
- Tanıştıkları insanlarla düzenli ve uzun süreli ilişkiler kurarlar.
- Karşılarına çıkan fırsatları değerlendirebilirler.
- Sezgilerine kulak verirler.
- Başarı ihtimali düşük de olsa başarmak için çabalarlar.
