
Covid-19 salgınında insanlar bir yandan yolda, işte “virüs kapmayayım” endişesi yaşarken, ev izolasyonundakiler de süre uzadıkça evde kalma sıkıntısı ve aile içi çatışmalarla baş başa kaldı. Çiftler arasında krizler derinleşirken, okula gitmeyen çocuklarla ebeveynler arasında da gerginlikler yaşanmaya başlayınca psikolojimiz hayli bozuldu.
Türkiye’de 10 Mart’ta ilk vakanın görülmesinin ardından başlayan önlemler çerçevesinde “Mecbur kalmadıkça evden çıkmayın” çağrıları ile başlayan ev izolasyonları ve sokağa çıkma yasaklarıyla evlere kapandık. Okulların tatil olması, 20 yaş altı ve 65 yaş üstüne sokağa çıkma yasağı gelmesi, pek çok çalışanın işlerini evden sürdürmesiyle tüm aile bireyleri 24 saati birlikte geçirmeye başladı. Tatil gibi geçen ilk günlerin ardından çiftler arasında krizler, anne ve babalar ile çocuklar arasında tartışmalar, gerginlikler, küslükler görülmeye başlandı.

Araştırmalar, daha şimdiden, salgının yol açtığı kaygı ve izolasyonun şimdiden ruh sağlığı üzerinde olumsuz etkileri olduğunu gösteriyor. Salgının etkisiyle ortaya çıkan yalnızlık ve sosyal izolasyon nedeniyle görülen kaygı bozukluğu, kendine zarar verme, depresyonların izlenmesi gerektiğini belirten uzmanlar gelecekteki etkileri için de akıllı telefonlar ya da bilgisayarların ruh sağlığını anlamada kullanılabileceğine dikkat çekiyor.
Türkiye’de de koronavirüsün psikoloji üzerindeki etkileri üzerine bir çalışma yapıldı. Yıldız Teknik Üniversitesi Öğrenci Dekanı ve Türk Psikolojik Danışma ve Rehberlik Derneği Genel Başkan Yardımcısı Prof. Dr. Engin Deniz, Artvin Çoruh Üniversitesi’nden Doç. Dr. Seydi Ahmet Satıcı, Dr. Öğretim Üyesi Begüm Satıcı ve Sakarya Üniversitesi’nden Dr. Emine Göçet Tekin’den oluşan bir ekip 75 ilden yaşları 18 ile 64 arasında değişen 1.304 kişiyle anket gerçekleştirdi. Araştırmada Covid-19 korkusunun kişilerdeki depresyon, kaygı ve stres seviyesini artırdığı belirlendi. Covid-19’u daha sıklıkla düşünen kişilerin yaşamlarından elde ettikleri doyumun azaldığı görüldü. Yüzde 20’lik grubun pandemi boyunca evden çıkmayacağını söylediği anketi yorumlayan Prof. Dr. Deniz, “Ekibimiz, bu salgının geçici bir dönem olduğunu kişilerin kendilerine hatırlatarak korkularını kontrol altına almalarının sağlıklı bir ruhsal durum ve vücut direnci için önemli olduğunun altını çizmektedir. Bu süreçte evde kalmanın önemine bir kez daha değinmemiz lazım. Ayrıca bu dönemi bunalıma girmeden atlatabilmek için kişilerin günlük rutinlerini olabildiğince yerine getirmelerini, bütün günü aynı kıyafetle geçirmemeyi, ev içinde daha önce yapmayı planladıkları işlerini ertelemeyip hayata geçirmelerini ve sosyal ilişkilerini online bir şekilde sürdürüp yakınlarıyla iletişimleri bu şekilde devam etmeyi öneriyoruz” diyor.

Maltepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Psikiyatri Anabilim Dalı Dr. Öğretim Üyesi Burcu Kök Kendirlioğlu ise Covid-19’a yakalanma korkusu ve kaygının insanlarda bunalımı tetikleyebileceğini söylüyor. Kendirlioğlu, salgın döneminden insanların kendileri veya sevdiklerinin sağlığıyla ilgili korku ve endişe, uykusuzluk ya da aşırı uyuma hali, aşırı yeme isteği, dikkati toparlamakta ya da konsantre olmakta zorluk, kronik sağlık sorunlarının kötüleşmesi, alkol, sigara, ilaç kullanımının artmasının görülebileceğine dikkat çekiyor. Evdeki izole yaşamda günlük rutinin devam ettirilmesinin önemli olduğunu vurgulayan Kendirlioğlu, evden çalışanların çalışma saatlerini işe gidiyormuş gibi planlayabileceğini, önceki yatış ve kalkış saatlerine devam edebileceğini ve süreci kendini geliştirmek için fırsat olarak görülmesinin ruhsal duruma faydası olacağını söylüyor.
Salgın sürecinde herkesin zihinsel dayanıklılığını arttırması gerektiğini belirten Kendirlioğlu, Covid-19 ile ilgili konuşmaya ve dinlemeye gereğinden fazla maruz kalmanın endişeye neden olabileceğine dikkat çekiyor. Bedene iyi bakmanın, sağlıklı, dengeli yemekler yemenin önemli olduğunu, düzenli egzersiz yapmanın moral vereceğini ve kaygıları yatıştıracağını belirten Kendirlioğlu, umut duygusunu korumak ve olumlu düşünmenin, stres ve kaygıyı uzaklaştıracağını söylüyor.
Uzman Klinik Psikolog Fundem Ece Kaykaç da, evde kalma sürecinin birçok çiftin ilişkisini olumsuz etkilediğini vurguluyor. Kaykaç, “Çiftler birbirine tahammül edememeye başladılar ve tartışma oranlarında da büyük bir artış oldu. Peki buradaki asıl problem evde kalmak mı yoksa ilişkide yapılan hatalar mı oldu? İletişimdeki kopmalar, ilişkide de sorunlara yol açmaya ve çiftlerdeki tahammülün de azalmasına neden olabiliyor. Başarılı iletişim kurmanın dokuz altın kuralı sevgi, saygı, empati, anlayış, paylaşım, fedakarlık, sabır, tahammül ve hoşgörüdür. Bu dokuz basamaktan herhangi birinde sorun olduğunda o zaman çiftler arasında gerginlik yaşanması olasıdır” dedi.

Maltepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi Psikiyatri Bölümü Dr. Öğretim Üyesi Buğra Çetin ise salgın nedeniyle yaşanan endişeli ruh halinin ve evde kapalı kalmak zorunda olmanın ilişkilerde pek çok krize kapı aralayabileceğini söyleyerek, “Belirli bir alanda kapalı kalmak içe dönük mizaçlı kişiler için bile zorlayıcı olabilir. Bu dönemde gerginlik, huzursuzluk, kaygı, endişe gibi hislerin yoğun yaşanır. Evde kendi kendine zaman geçirme alışkanlığı olmayan, hobilere sahip olmayan kişiler için yaşanan izolasyon çok daha güç olacaktır.” diyor.
Evdeki izolasyon sırasında çiftlerin birbirlerinden beklentilerinin değişebileceğini, toleransın da azalmış olması ile çiftler arasında kavgalar çıkabileceğini vurgulayan Dr. Çetin özellikle de karantina sürecinden önce de iletişim sorunları olan çiftler arasında kısıtlı bir alanda uzun sürelerin geçirildiği bu dönemde sorunların artabileceğine, ekonomik kaygılar da eklendiyse şiddete varan olaylara da yol açabileceğine dikkat çekiyor. Çatışmaları azaltmak için “konuşmak ve paylaşmak” gerektiğini söyleyen Dr. Çetin, salgınla ilgili gelişmeler endişeyi arttıracağı için internete ayrılan zamanı azaltmak, akıcı filmler izlemek ve kitaplar okumak, ev içinde dolap, kitaplık düzenlemek gibi aktiviteler gerçekleştirmek, egzersiz yapmak, izole yakınlarla temas kurmak ve destek olmanın faydalı yollar olduğunu ekliyor.